Bazen çok ciddi migren ağrılarım tutar benim. Kafamı yataktan kaldırmak istemem, istesem de yapamam. Karanlık en iyi arkadaşımdır öyle zamanlarda, sessizlik de öyle fakat bugün öyle olmadı. Daha doğrusu olamadı.
Aklımda bir sürü yapılması gereken şey vardı, hep ertelediğim. Onları düşünürken ne olduysa, nasıl olduysa bir anda kendimi 2004 senesinde buldum. Bir kutum var benim parlak mor renkte, içinde tam üç seneyi barındıran. Onu buldum ve yine başladım kurcalamaya. O zamanki sevgilimden arta kalan her şeyi önceden defalarca okumama, incelememe rağmen bunu tekrar ettim. Bitişi güzel olmasa da hayatımın en güzel dönemiydi diyebilirim. Başkaları için değil, kendim için yaşamaya başladığım zamanlardı o yıllar. Omzumda dünyanın yükü olduğu halde hiçbir şeyi umursamadan yaşadığım o yıllar. Bir daha öyle yaşayamayacağımı bildiğim için her defasında ''iyi ki yapmışım'' dediğim o yıllar. Hani bazen ya da bir zaman insanın içinde ''keşkeler'' olur ya, işte buna dair keşkelerim hiç olmayacak benim. Şu an hala cefasını çektiğim bir şeye bile sebep olan o günler için bir kere bile pişmanlık duymadım.
Üç senenin sonunda artık bitmesinin gerektiği o zamanlara gelmiştik, bu durumu kabullenemiyordum ama farkındaydım aslında. Onun artık benden çok uzaklarda olacağını bilmek, özellikle de başka birisini sevebilecek olma ihtimali deli ediyordu beni. Gün geldi, çattı. Bitti. O yoktu artık. Beni elimde içi 'bizimle' dolu olan mor kutumla bırakıp gitti. Öleceğimi düşünmüştüm ama insan ölmüyor, aşktan ölmüyor insan. Aşksızlıktan da. Çünkü hep yeni birisinin olma ihtimali var. Sadece o süreç önemli. Kendi kendimi iyileştirdim ben. Evet, çok acı çektim hatta ağlamaktan yorgun düştüm günler boyunca. Ama hiçbir şey olmadı, ondan sonra yine aşık oldum. Yine ve yine. Ondan önce de olmamış mıydım zaten? Bu bir döngü işte.
Başka hiçbir şeyi değil, 'o kutuyu' saklamamın tek sebebi ise bu zamana kadar sadece o kutunun içinde barınan adamı hayatımda hala barındırdığım içindir. Zaman içinde en yakın arkadaşım olan bu insanı neden mi anlattım? Çünkü bu hayatın bana 'büyük konuşmamayı' öğrettiği yaşanmışlığımdır. Bir insandan nefret etmeden önce onun eksilerini, artılarını gözünüzün önüne getirin. Evet, zor. Çok zor ama imkansız değil. Zaman her şeyin ilacıdır klişesi tam da burda devreye giriyor zaten.
Yani, benim kalbim aşkla dolup taştıkça herkesi sevebilirim..
Lhasa'nın da dediği gibi: ''Love came here and never left..'' ---> http://fizy.com/#s/1ls5yn
Bailey